HEDONİSTİK ADAPTASYON VE INFOTAINMENT

İnsanların sahip oldukları şeylere alışıp, o şeylerden daha az keyif almalarına “Hedonistik Adaptasyon” denir. Popüler kültürde hızlı tüketim olarak bilinen bu terim, günümüzde tüm babaların yaşadığı sorunların başında geliyor. Aldığımız her yeni oyuncak, kitap, elbise veya türevlerinin ne kadar çabuk eskidiğini ve çocuklarımız için önemsizleştiğini gördükçe “Bizim zamanımızda…” ile başlayan iç çekmeler yaşıyoruz.

Bana göre eskimeyen hikayedir Tom Sawyer… Mark Twain’in Tom Sawyer için dediği şu cümleye bakın; “Tom insan davranışının önemli bir kuralını keşfetmişti, birinin bir şeyi çok istemesini sağlamak için tek yapılması gereken o şeyin elde edilmesini zorlaştırmaktır.”

Günümüzde her şeye o kadar çabuk ve kolay erişiyoruz ki, daha siparişimiz kapıya gelmeden hevesimiz kaçıyor. Z Kuşağı içinse durum daha da karmaşık bir hal aldı. Z Kuşağı için “çok istemek” diye bir kavram yok, “sosyal medyada paylaşılabilecek” veya “paylaşılamayacak” olanlar var.

INFOTAINMENT

Infotainment terimi genelde araç içi eğlence ve bilgi sistemlerini tarif etmek için kullanılsa da ben bu yazıda bu terime farklı bir anlam yüklemek istiyorum.

Yıl 2030 ve herkesin evinde 3 tarafı ekranlarla çevrili, ses sistemleri ile donatılmış, 360 derece hareket edebilen ve insana her türlü düşme, dokunma, acı hissini yaşatabilen, hatta ekranda görünen nesnenin kokusunu yayabilen bir koltuk olduğunu hayal edin. Koltuğa otururken başlık veya gözlük de takabilirsiniz ki bu birinci nesil olur ve yeni sürümlerle çok daha donanımlısını alırsınız. Hatta vücudunuza basınç uygulayacak şekilde tasarlanmış özel elbiseler de satın alabilirsiniz. Ne de olsa oyunda vurulduğunuzda bunu hissettirecek ne varsa ona sahip olmalısınız.

İnsanların hala uzaktan eğitim aldığını, futbol&basketbol maçı izlediğini, sosyal medyada yediklerini paylaştığını, kitap okuduğunu & dinlediğini, film izlediğini, sanal toplantılar yaptığını farz edin. Muhakkak bunlara yeni şeyler eklenecektir. Mesela yeni nesil yarışmalar; en orta zekalı kim meydan okumaları (challenge), eltimi nasıl gömdüm möge apla, evde kendi kendine survivor vs…

Aynı konsol, patronunuzla yapılacak toplantılar için de kullanılabilir. Eğer “Premium” paket satın alırsanız, patronunuz sizin “Dior” marka parfümünüzün kokusunu bile alabilir.

Ya da bu konsolla bir cerrah 500 km ötede bir ameliyat masasında yatan hastanın safra kesesini alabilecektir.

Japonya’da pandemiye rağmen hiç durmayan fabrikanın mühendisiyseniz, konsoldan makine arızasını uzaktan çözebilirsiniz.

Tuttuğunuz takımın maçlarını saha içindeymiş gibi izlemek, hatta bir futbolcunun gözünden sanki oymuşçasına maçın içerisinde yer almak istemez miydiniz? Bu konsolla bu da mümkün olacaktır. Ne de olsa tek yapılması gereken o hissi size verecek ekipmanlara sahip olması.

Lewis Hamilton koltuğunda siz oturmak isterseniz birkaç dolar daha fazla verip Formula paketini alırsınız.

İzlediğiniz filmde James Bond olmak istemez miydiniz? Onun gözünden filmi izleseniz iyi olur tabii ama çok fazla Martini içmemeye dikkat edin. Ya da “Alcoholfree Mode On” yapmanız yeterli.

Bu anlattıklarımın hiç birisi artık hayal değil. İnsansız Hava Aracı operatörleri veya pilot adayları yıllardır buna benzer simülasyon sistemleri kullanıyorlar. Teknoloji ucuzladıkça bu sistemler evlerimize taşınacak.

Bunların evinizde olması için tek gereken altyapının istenilen kapasite ve hızlara çıkması.

Bugün oyun oynarken birkaç milisaniye gecikme sizi çok da etkilemez ama bir atardamarı kesmemek için dikkat eden cerrah için milisaniye çok çok önemli…

5G ile hayatımıza dokunacak kısım da tam olarak burası, hızın&kapasitenin artması ve gecikmenin 1 milisaniyeye inmesi…

INFOTAINMENT ÜZERİNE İŞ FIRSATLARI

Teknolojide treni kaçırmak diye bir terim yok. Havacılık sektöründe söz sahibi olmanız için illa uydu üretmenize gerek yok. Ama bir SİHA üretirseniz ve bunu farklı ülkelere satma başarısı gösterirseniz, uydu üreticileri&fırlatıcıları sizi dikkate alacaktır.

Örneğin otonom araç için geç kalınmış sayılmaz. İlla motor üretmemize gerek yok, ama otonom aracın güneş enerji panelini ya da bataryasını üretiyorsak, diğer tüm üreticiler bizi dikkate alacaktır. Söz sahibi olmak için yönetmek gerekmiyor, üretmek gerekiyor!

Güneşimizi kimse kapatamaz ama internetimizi 2 günlüğüne kapatmayı başarırlarsa ekonomi çöker. Önemli olan sürekli önlem alıp paranoya içerisinde yaşamak değil, önemli olan o düğmeye basmak için kimseye cesaret vermemek.

Bir üretici olsam, bu infotainment koltukların üretimine şimdiden başlardım. 8 milyar müşteri adayı var üstelik.

Ülkemizin göz bebeği bir şirketin genel müdürü iken geçenlerde ayrılan bir beyefendinin, Türkiye’nin 5G için çok geç kaldığını anlatan yazısını okudum. Aynı beyefendinin 6 ay önce kurumun başındayken yazdığı yazıda 5G’nin gereksiz olduğu ve eldeki altyapının şimdilik yeterli olduğunu anlatan beyanlarını bilmeseydim yazıya tam not verebilirdim. Sorunum beyefendi ile değil. Sorunum kalem elindeyken yazamayan, silah elindeyken ateş edemeyen, koltuğunu kaybetmemek adına hoşa gidecek beyanlarda bulunanlarla…

Günümüzde uzaktan eğitim çalışmalarında nasıl da fena patladığımızı herkes görmüştür umarım. Teknolojiyle savaşarak değil, teknoloji devlerine meydan okuyarak ve üreterek muhasır medeniyetler seviyesine ulaşabiliriz. Bunun da yolu çalışmaktan ve üretmekten geçiyor. Birilerini suçlamak yerine hatalardan ders almak, teknolojinin ve ihtiyaçların kesiştiği noktaları doğru tespit etmek ve yol haritasını toplumun geneli için uygulamak gerekiyor.

Özel sektörün “yerli ve milli” adı altında yerli olmayan yarı milli ürünleri bir yerlere sokuşturma çabalarının önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerliliği kim denetliyorsa artık o kurumlar da denetlenmeli…

Umarım bu konsol koltuklar bir an önce üretilir de artık “Koltuk Sevdası” diye bir terim kalmaz. Kim bilir, belki o da hedonistik adaptasyona uğrar!

Ülkemin çalışan, üreten ve yılmadan çıtayı yukarılara çıkaran pırıl pırıl beyinlerine selam olsun.

Yorum bırakın